9 Haziran 2008 Pazartesi

ikili gül ebrusu



















Gül. Divân şiirinde en çok sözü edilen çiçek, güldür. Sevgilinin yüzü ve yanağı ile sıkı münasebeti vardır. Bazan gül bunlara; bazan da bunlar güle benzerler. Gerek koku, gerekse renk bakımından çok güzel olan gül, daima tazedir.Bu yönüyle bağın, çemenin ve baharın vazgeçilmez bir ögesidir. Bizzat kendisine mahsus gülistan, gülşen ve gülzâr vardır. Hatta ona bazen sultan olarak da rastlarız. Baharın diğer adının gül mevsimi oluşu da güle verilen önemden ileri gelir. Gül yetiştirmenin çok zahmetli bir iş oluşu onun âdetâ nazla beslenip büyümesi şeklinde ele alınır.
Gülün açılması apayrı bir olaydır.O, seher vaktinde sabâ yelinin parmaklarıyla açılır. Onun açılması bir neşe ve sevinç belirtisidir. Çünkü gül açılınca bahar gelir, eğlence başlar. Gülün handân oluşu da yine onun açılması, çâk- ı girîban eylemesidir. Gül bu kadar güzel ve çekici olmasına rağmen çok çabuk solar. Yani geçicidir. Tıpkı âşığın ömrü gibi çabucak geçiverir.
Sabâ yelü gülün yapraklarını yavaşça aralar ve kokusunu her tarafa yayar. Ancak sonbahar yeli onun için felakettir. Onun perişân olmasına, dağılmasına neden olur. Gülün suya olan ihtiyacı her çiçekten fazladır. Sık sık sulanmalıdır. Kökleri su içinde olursa daha güzel yetişir. Bu nedenle güller su kenarlarında bulunur ki “hurrem” oluşu buradan gelir.Bazan gül yaprakları çiğ tanesiyle birlikte görülür.
Bütün bunların hepsi bir yana gül ile bülbül’ün aşkları dillere destandır.Gül , bülbülün sevgilisidir.Âşık da sevgili denen gül karşısında şakıyıp duran bir bülbüldür.Gül ile bülbülün bu hikayeleri İslam – Şark edebiyatlarını çok etkilemiştir.Hatta “Gül ü Bülbül”adlı alegorik,müstakil eserler bile yazılmıştır.
Gülün dikeni aşığın rakibidir. Ancak gül ile diken iyilik ve kötülük, kolay ile zor, dost ile düşman vs. zıtlıkların timsalidir.
Gülün yaprağı anılınca defter,divân, tomar,varak,yazı ile ilgili eşya akla gelir. Sabâ yeli yavaş yavaş bu defterin sayfalarını çevirirken bülbül ondan letâif öğrenir ve şâir, sevgilideki yanağın övgüsüne başlar.Utanan kişinin yüzünün kızarıp güül rengini alması dolayısıyla gül daima utangaç ve hayâ sahibi olarak ele alınır.Gülün toprağa yakın fidanına dâmen-i gül denir ki yanında menekşe, sünbül ve süsen bulunur.Bunlar âdetâ gülün eteğine yapışmışlardır.Güllerin destelenmesi, toplanması ayrı bir husustur.
Gül aynı zamanda Cennet çiceğidir.İbrahim Peygamber ateşe atılınca gül bahçesine düşmüştür.Bazan sevgiliye gül denir ve onun her haliyle gül oluşu anlatılır.Onun endâmı, güzelliği ,teri,dudağı,kulakları,yanakları,eli,bileği vs. gülde bulunan özellikle ilgilidir.Âşığın göz yaşı da gül renginde akar.Bazan gül ,rengi ve şekli yönünden yakut bir köşke benzer.B azan da ateş, çerağ, şarap ve la’l olur.Divân şiirinde gül ile ilgili teşbih ve mecazların sonu gelmez. Şâir her bakımdan bu güzel çiçeği anar.
Suya versin bâğbân gülzârı zahmet çekmesin
Bir gül açılmaz yüzün teg verse bin gülzâre su
Fuzûlî
İskender Pala

4 yorum:

  1. bunların hepsini siz mi yaptınız? gerçekten bravo eğer öyleyse. hepsi müthiş

    YanıtlaSil
  2. merhaba çilekli süt
    sitede bulunan ebrular ben yaptım
    ilginize teşekkürler

    YanıtlaSil
  3. Arkadaşım,
    Ebru yapanların yüreği bu kadar mı güzel olur, bu kadar mı ince düşünür?
    Eminim çok hayranlarınız vardır ama ben gerçekten sizin hayranınız oldum.Harikasınız ne diyeyim.
    Feshanedeki ismek sergisi ne kadar süreyle devam edicek biliyorsanız bana yazar mısısız? Önümüzdeki hafta sonu istanbul da olucam yetişebilirsem gezmek istiyorum.Bilgilendirirseniz çok sevinirim.
    Sevgiler selamlar...

    YanıtlaSil
  4. Mihribancım merhaba
    ismek sergisi bu pazar(13.06.2008)
    bitiyor. Keşke gelebilseniz.
    Çok teşekkür ediyorum güzel düşüncelerin kendimce bişeyler yapmaya çalışıyorum.
    çok selamlar sevgiler

    YanıtlaSil

Related Posts with Thumbnails